Günün Fıkrası : Liderler Cehennem’de...
Fıkra bu, Süleyman Demirel ölmüş. Ahiret kayıt-kabul melekleri karşılayıp günah sevap defterini kontrol etmişler ve ceza çekmek üzere O’nu Cehennem zebanilerine teslim etmişler. Zebaniler Demirel’i Cehennem’in dibine göndermişler.
Bir süre sonra zebaniler periyodik kontrole geldiklerinde bir de ne görsünler! Demirel mayosunu giymiş, hamağa uzanmış, gözlerinde güneş gözlüğü, elinde minik şemsiyeli bir meyve suyu; keyif çatıyor.
Bu arada Cehennem’in çeşitli il, ilçe ve bucaklarından gelen kasketli heyetler, sepetlerinde çeşitli sebzeler ve meyveler bulunduğu halde Demirel tarafından kabul edilmeyi bekliyor.
Zebanilerden müteşekkil teftiş kurulu derhal incelemeye gelmiş. Bakmışlar ki Demirel Cehennem’deki sıcak lav rezervlerinin üzerine termik santral kurmuş, lav ırmaklarına da barajlar yapmış, onlardan elde ettiği enerji ile Cehennem’in her yerine klimalar taktırmış. Kurduğu fabrikalardan taşlar üreterek Cehennem’e otoyol ağı yapmış.
Hemen onu Cehennem’den çıkartmışlar. Evvelce vefat etmesine rağmen VIP salonunda beklemekte olan Turgut Özal’ı Cehennem’e atmışlar. Cehennem’i periyodik olarak kontrol eden teftiş kurulu zebanileri Özal’ı Cehennem’in kapısının önünde para sayarken bulmuşlar.
- Hey! Sen neden Cehennem’de değilsin? diye çıkışmışlar Özal’a. Özal:
- Cehennem’i Fransızlar’a sattım, artık hem daha fazla lav üretiyor, daha yüksek ısı sağlıyor, kapasitesini de arttırdık, daha çok yerli zebani istihdam ediyor, artık kainat çapında hizmet veriyor, hem de artık ahiret bütçesine yük olmaktan kurtuldu, demiş
Onu da derhal Cehennem’den çıkartıp yerine Tayyip Erdoğan’ı atmışlar. Bir süre sonra kontrol etmek üzere geldiklerinde Cehennem’e girememişler. Çünkü kapıda tanımadıkları İngilizce, Fransızca ve Flamanca konuşan zebaniler onların girişlerini engelliyor, girmek istiyorlarsa en yakın konsolosluktan Schengen vizesi almaları gerektiğini söyleyip duruyorlarmış. Zavallı zebaniler ne olduğunu araştırırken karşıdan Günter Verheugen ile Karen Fogg’un geldiğini görmüşler. Meğerse Cehennem AB’ye girmiş.
Hemen Erdoğan’ı da oradan çıkartmışlar ve yerine Bülent Ecevit’i atmışlar. Zebaniler “Ecevit’i gönderdik ya, artık Cehennem nihayet Cehennem gibi olacak!” diye sevinirlerken bir de bakmışlar ki, Cehennem’de ateş sönmüş. Hatta insanlar üşümeye, soğuktan kürklere sarılmaya başlamışlar. Kontrolör zebaniler kontrole gelmişler ki ne görsünler? Kömür bitmiş. Kömür ve ateş ithal edecek döviz olmadığından kuyruklar oluşmuş.
Cehennem çalışanları greve gitmiş. Cehennem mensupları birbirlerine anayasa kitapçıkları fırlatmaya başlamışlar. Bu arada Ecevit ve Rahşan Hanım dizlerine renkli birer battaniye örtmüş, huzur içinde el ele, diz dize, göz göze oturuyorlarmış.
Derhal Ecevit’i Cehennemden çıkartıp yerine Deniz Baykal’ı koymuşlar. Cehennem bu sefer daha da yaşanılmaz bir yer olmuş. Önce ikiye, sonra dörde bölünmüş. Yakalayan yakaladığını yumruklar olmuş. Huzur güven kalmamış.
Baykal kızgınlıkla “Cehennem bizlerindir! Beğenmeyen çeker gider. Bakın başka yerler de var! Yakınımızda Cennet bulunuyor! Hadi yallah!” diye nutuklar çekerken Mustafa Sarıgül “Cehennem babanın malı değil. Bizim yerimiz burasıdır!” diye bağırıyormuş!
Kaynak: http://www.bugun.com.tr/?pid=4799