10 Kasım 2010 Çarşamba

Yeni keşfim trenler

Hayat bilimsel bir araştırma benim için, konusu da en sevdiğim konu yani ben. Sürekli yeni keşifler yapıyorum ben de benim için.

Son keşfim de trenler ile hayat üzerine. Hani şu ineklerin bön bön baktıkları var ya işte onlar değil. Bu tren başka. Bu trenin kendi de taşıdığı yükler de beynimde. Yüklerin sahibi de benim.

Daha doğarken bir lokomotif birkaç tane de yüklü vagon ile doğar insanoğlu. Fakat son nefesini verene kadar ya tüm yüklerini boşaltmalı ya da yanına alacaklarını da alabildiğince doldurmalı ki pişman olmasın.

Önceleri şikayetçiydim bu vagonlardan; beynimin içinde uzunca bir tren. Ya gücüm bu vagonları çekmeye yetmezse derken tren uzadıkça lokomotifin gücünün arttığını da gördüm. Bu yaşta o kadar çok vagonum var ki. Bazıları yarım dolu; doldurmaya fırsatım olmamış ya da ben o fırsatı
kaçırmışım. Yarısı boşlar da var. Boşaltılması gereken yerde yarısı boşaltılmış. Aynı gibi görünseler de yarım dolular ile yarım boşların farklı farklı hikayeleri ve ödenen farklı bedelleri var.

Benim en çok hoşlanmadığım yarım doluları taşımak.Onları atmayı bile düşündüm. Sonra baktım ki onları atınca bomboşum.Bütün herşey onların doldurulup götürülmesi gereken yere götürülmesi üzerine kurulu.Onlarsız rotam bile belirsiz.

...

Sonuçta hayatta herkesin bir treni var. Buna ben tren diyorum, siz otobüs deyin. Yada hiç birşey demeyin sadece yük deyin. Adı ne olursa olsun. Bunlar hayattaki rotamızı çizmemizi sağlayan şeyler. İhtiyacımız olduğu sürece varlar. İhtiyacımız olmadığında zaten onlar çoktan
yanımızdan gitmiş oluyorlar.